Vejetaryen beslenme ile ilgili ortalıkta dolaşan mitler oldukça fazladır. Hatta bu mitler çoğu vejetaryen tarafından bile belki yeterince anlaşılmayan ve hatta bu yanlış bilgiler doğrultusunda beslenme rutinlerinde gereksiz değişiklikler yapıp sağlıklarını tehlikeye atanlar da var. Bu durumu aşmak ise araştırmaktan ve gerçekleri öğrenmekten geçiyor. İşte vejetaryen diyet ile ilgili doğru bilinen yanlışlar.
Vejetaryen Beslenme İle İlgili 7 Mit
- Mit 1: Bitki ve sebzelerden yeteri kadar protein alınamaz.
Şimdi öncelikle şunu bilmek lazım: et ve et ürünleri protein pazarında tekel değildir. Hatta aslında alkol ve şeker hariç neredeyse tüm besinler az ya da çok protein içerir. Mesela yarım su bardağı kadar fasulyede yaklaşık 30 gram etin barındırdığı kadar protein vardır.
Zaten etin bize veremediği esansiyel, yani vücudumuz için dışarıdan almak zorunda kaldığımız amino asitleri de mercimek, fasulye, fındık ya da badem gibi gıdalar tamamlar. Ayrıca vejetaryen diyet lif, E ve C vitaminleri, magnezyum, potasyum, folat ve karotenoid bakımından inanılmaz zengindir.
- Mit 2: Fitness antrenmanları için güç sağlamaz.
Eğer öyle olsaydı vejetaryen diyet ile beslenen Venus Williams ve Camelo Anthony gibi atletleri hiçbir zaman madalya kürsülerinde göremezdik. Yeri geldiğinde bitkiler de yaptığınız antrenmanlar için size gerekli yakıtı sağlar. Eğer bir vejetaryen olarak spor yapmak istiyorsanız, tasalanmanız gereken çok bir şey yok. Hayvansal gıdalarda bulunan ve antrenman sırasında ihtiyaç duyacağınız belirli besinleri diğer bitkisel kaynaklardan da temin etmeniz mümkün.
- Mit 3: Kilo verme konusunda kolaylık sağlar.
Maalesef tüm vejetaryenler ince ve sağlıklı değil. Dünyada vejetaryen diyet yaptığı halde işlenmiş bitki ve sebze tüketiminde aşırıya kaçan ve vejetaryen beslenmeden fayda sağlayamayan birçok insan var. O yüzden yenilen meyve ve sebzelerin çok fazla işlenmemiş olmasına dikkat etmek gerekiyor. Bu sadece vejetaryen diyet yapan insanlar için değil elbet, yemek yiyen herkes için geçerli. Yani kilo vermek, ne etli ne de sadece bitkisel gıdalarla beslenmekle alakalı bir konu değil. Bu tamamen sağlıklı beslenme ile ilgili.
Ne yerseniz yiyin, aşırıya kaçtığınızda ya da genetik olarak değiştirilmiş gıdalarla beslendiğinizde bünyeniz kebap yediğinize mi yoksa vejetaryen beslenme mi yaptığınıza bakmaz.
- Mit 4: Et barındırmayan diyetler hamileler için zararlıdır.
Hamilelik dönemi, beslenme alışkanlığı üzerine deneyler yapmak için çok doğru bir zaman değil. O yüzden eğer vejetaryen bir hamileyseniz bu tarz mitlere aldanıp beslenme rutininizde değişiklikler yapmaktan kaçının.
Nitekim, bitki temelli bir diyet ile beslenen hamilelerde gereğinden fazla kilo alma, yüksek kan basıncı ve diyabet gibi riskler, etle beslenenlere göre daha düşük. Fakat tabii ki hamilelerin biraz kilo almasında fayda var. Fındık, fındık ezmesi, kurutulmuş meyve, soya fasulyesi gibi gıdalar bu ihtiyacı yeterince sağlayacaktır.
- Mit 5: Vejetaryen Beslenme Pahalıdır.
Etin en pahalı besin olarak marketlerin raflarını süslediği bir dünyada vejetaryen diyetin pahalılığının söz konusu olması bile çok akıl karı değil. Eğer buna rağmen taze vejetaryen besinlerin ücretleri yüksek geliyorsa dondurulmuş versiyonlar alınabilir. Daha ekonomik bir çözüm her zaman bulunur.
- Mit 6: Sürekli açlık hissedilir.
Eğer vejetaryen temelli bir diyet ile beslenildiği halde sürekli açlık hissediliyorsa ortada bir yanlışlık var demektir. Yanlışın ne olduğu da bellidir aslında; diyet için seçilen gıdalardan yeteri kadar lif, yağ ve protein alınamıyordur. Lifler bitkilerin sindirilebilir kısmıdır ve kan şekeri düzeyini dengeleyebilme yeteneği sayesinde açlık hissinin oluşmasını engeller. Yavaş sindirilebilmelerine rağmen protein ve yağ ikilisi de muazzam bir enerji kaynağıdır. O yüzden vejetaryen diyet yapılırken lif, protein ve sağlıklı yağların tüketilmesine özen gösterilmeli.
- Mit 7: Vejetaryen Beslenme Daha az enerji sağlar.
Aslında tam tersine, işlenmiş gıda almayı kesip vejetaryen diyete geçiş yapan insanlar yediklerinden çok daha fazla enerji almakta. Eğer bir vejetaryen olarak enerji düzeyiniz düşüyorsa yeterince b12 vitamini ya da demir almıyor olabilirsiniz. Bu iki besin ette bolca bulunur ama aynı zamanda süt, yumurta ve hayvansal kaynaklı olmayan ama b12 güçlendirilmesinden geçmiş gıdalarda da vardır. Ispanak, mercimek, nohut, fasulye ve kaju gibi besinler demir açısından zengindir, hatta bunların yanında portakal, domates, brokoli gibi C vitaminiyle dolu besinler sayesinde de yüksek miktarda demir kazanmak da mümkün. C vitamini vücudun demir emilimini arttırır.
Ve son mitimiz ise, vejetaryen diyet yapanların “ya hep, ya hiç” yasasına uymaları gerektiği. Uzmanlara göre bu oldukça gereksiz bir eylem. Zaten Amerika’da yapılan bir ankete vejetaryen olarak katılan insanların üçte ikisi de yakın bir tarihte et yediklerini itiraf etmişler. Yani işin aslı; sadece etle ya da sadece bitkiyle beslenmek uzmanlara göre çok doğru bir yol değil. Bitkisel gıda bakımından zengin, karma bir diyet en faydalısı gibi görünüyor.